top of page

BİLGE YÜCETÜRK


Merhaba, ben Bilge Yücetürk. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

4.sınıf öğrencisiyim.

Mesleğimin değerini hissedebildiğim ve şimdilik en güzel staj deneyimim

olarak adlandırabileceğim stajımı 3.sınıfımın yazında yaşadım.

MSD-Türkiye’de yani Merck Sharp Dohme ilaç şirketinde Klinik

Araştıma departmanında e-TMF (electronic-Trail File Master)

Assistant Intern olarak 2,5 ay staj yapma imkanım oldu. Ve gerekli

olan zamanlarda COM (Clinical Operations Manager ) /CTC

(Clinical Trail Coordinator) Regular Intern olan arkadaşlarımızla

iletişimde olarak ve COM/CTC’lerin iş yükünü azaltmak için onlara

da yardımcı oldum. Peki biraz daha başa yani bu staja başlamadan da önceye gidecek olursak size hayal kırıklıklarımı ve ayrıca şaşkınlıklarımı anlatabilirim sanırım.

Bu firmada staja başlamadan önce birçok firma ile görüşüp birkaç mülakatına gidip ret cevabı aldığımoldu. İlginç ama mülakata bile çağırmadan hatta ayrıntılı CV bile görmeden olumsuz dönen kurumlaroldu. Zaman ile de yarıştığımızı düşünürsek bu durumun ne kadar üzücü ve hayal kırıklığına uğratıcı olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Ancak yılmayıp devam ettiğimde önüme bir değil birden fazla şans çıktığını gördüm. Öyle ki ‘’ben galiba bu sene uygun bir yer bulamayacağım’’ fikrinden staj seçme ve ardından ‘reddetme’ konumuna getiren bir şanstan bahsediyorum.

Başka bir firmanın Ruhsatlandırma departmanında staj yapmak için başvurup(kariyer.net aracılığı ile)önce Ruhsat müdürü ile mülakata girip olumlu geçen bu mülakattan sonra insan kaynakları ile tekrar mülakata girip ingilizce yazılı sınava tabi tutulduğum ve kabul edildiğim stajımı reddettim. Bunun sebebi aslında Klinik Araştırma Departmanını daha fazla görmek istemem ve nerdeyse aynı zamanlarda bu departman için de mülakata girip kabul edilmemdi. Bu departman için yalnızca Klinik Araştırma Müdürü ile mülakata girdim ve daha sonraki tüm aşamaları mail yolu ile insan kaynaklarıyla iletişimde olarak tamamladım. Başka şirketlerde başka departmanlar için toplu mülakatlarda da bulundum. İlk bakışta korkunç olarak görünse de bambaşka bir deneyim edindikten sonra red cevabı almış olduğum için kendimi şanslı hissettim.

Neticede MSD-Türkiye’de klinik araştırmalar stajına kabul edildim. Peki klinik araştırmalar ne iş yapar? Biraz da ondan bahsetmek istiyorum. Potansiyel ilaçların, tıbbi cihazların, diğer tanı/tedavi ürün ve yöntemlerinin kamunun kullanımına sunulması için bu ürün/yöntemlerin güvenliliğinin ve etkililiğinin bir dizi araştırma ile ispatlanması gerekir.

Gönüllü kişilerin katılımıyla gerçekleştirilen ve tıbbi bilgi elde etmeyi amaçlayan bu bilimsel çalışmalara klinik araştırma denir. Klinik araştırmalar yeni tedavi yöntemlerini/ürünlerini araştırmanın yanında bilinen bir tedavi yönteminin/ürününün daha etkin kullanım şeklinin bulunması veya bu yöntem/ürünler hakkında daha fazla bilgi edinilmesi amacıyla da yapılabilir. Benim görevim ise staj yaptığım zaman boyunca bir klinik araştırma Faz3 çalışmasının gerçekleşebilmesi için gerekli tüm başvuru ve evrakların neler olması gerektiğini ve içeriğini bilmekti. Bu belgelerin bir sınırı yoktu. Etik Kurul ile olan yazışmalar ayrı Sağlık Bakanlığı ile olan yazışmalar ayrı. Ayrıca bu klinik araştırmaya katılan tüm gönüllü hasta, doktor, eczacı, hemşire, radyolog, saha görevlisi hepsi için ayrı gerekliliği olan belgeler vardı. Araştırmaya bağlı yan etki raporları ayrıca bir işti. Ben bu belgeleri tanıyıp, öğrenip tüm kontrollerinin ardından belli bir isimlendirme kalıbıyla isimlendirip, şirketimizin kullandığı uluslararası bir program aracılığı ile ihtiyacı ve erişimi olan herkesin en kolay şekilde ulaşabileceği sisteme yüklemesini yapıyordum. Son olarak kafanızdaki soru işaretlerini gidermek adına ofis ortamından ve stajımın bana kattıklarından bahsedeceğim.

Çalışma saatlerimiz 8.00-16.30 idi. Ancak esnek çalışma saatleri prensibi ile oluşturulan ortamda herkesin işini en iyi şekilde yapmak için saatlerce çalıştığına tanık oldum. Stajım boyunca kriz yönetme, zamanı iyi değerlendirme, mail ve ofis dili, bilgisayar programlarını etkin bir şekilde kullanma ve İngilizce becerilerinin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu deneyimleyerek anladım. Ofis içindeki iletişimden bahsedecek olursam; iletişim konusunda saygının yalnızca Hanım/Bey gibi rütbeleştiren kavramlarla değil de samimi bir ortam ile sağlandığına tanık oldum. Üst konumda olan bir çalışana karşı sadece ismi ile hitap etmeye alışmam bile sadece bir ayımı aldı. Çünkü bu durum aslında bildiğimiz, alıştığımız kalıplar dışındaydı. Başta yöneticimle ismi ile hitap ederek konuşmam her ne kadar garip gelmiş olsa bile şimdi çok iyi anlıyorum ki bu çok sağlam, saygı ve sevgi dolu temeller oluşmasını sağlamıştı. Ayrıca bize stajyer gibi değil de onlarla aynı şekilde bir çalışan gibi davranmaları bizim de işimizi daha çok severek yapmamızı sağlıyordu.

Sonuç olarak; bu departmanda staj yapmayı tabii ki öneriyorum. Biz bu departmanda tam 11 stajyerdik. Birkaçımız CRA/CRM birkaçımız finansCOM/CTC veya regularCOM/CTC ve e-TMF Assistant stajyerleri olarak bu departmana destek olduk. 11 stajyerden yalnızca 3 kişiydik eczacılık öğrencisi olan. Bunun dışında yaklaşık 20 kişi olan COM/CTC lerde de yalnızca 3 eczacı vardı. Bir eczacının bu aşamaların tamamında etkin bir şekilde görev alması gerektiğini düşünüyorum ve sektörde hak ettiğimiz konumlarda daha da etkin bir şekilde yer alabileceğimizi biliyorum.

bottom of page