top of page

BURCU ERDOĞAN MUTLUGELDİ


  1. İlk olarak kendinizden ve kariyer yolculuğunuzdan bize bahseder misiniz?


Kariyerim, benim için birden fazla iş birimini barındıran bir yolculuk. 2006 yılında, Ankara Eczacılık Fakültesinden mezun oldum. Endüstride çalışmak istiyordum, Ar-Ge ve Klinik Araştırmalar’a ilgi duyuyordum. Kendimi bu alanlar için daha iyi yetiştirmek için mezun olduğumda yüksek lisans yapma niyetim olsa da çalışma hayatına atılmam gerekti ve Ankara’da Drogsan İlaç’ta Ruhsatlandırma Uzmanı olarak işe başladım. Ruhsatlandırma alanında çalışırken ürünlerin biyoeşdeğerlik çalışmalarını yürütme görevi, bu alanda çalışan arkadaşımın işten ayrılmasıyla bana verildi ve klinik araştırma sürecine bu şekilde dâhil olmuş oldum. Küçük firmaların böyle avantajları vardır. Birçok ürün için aynı şeyi yapmak, aynı konuda uzmanlaşmaktansa o ürün için pek çok konuyla ilgilenmek, dolayısıyla size araştıracak ve kendinizi geliştirecek yeni alanlar açılır. Ben bu açıdan şanslı olduğumu düşünüyorum. Biyoeşdeğerlik konusunun içine girdikçe bilgi düzeyim ve sadece kendim araştırarak okuduklarımın yeterli olmadığını gördüm. Klinik çalışma ürün geliştirmede önemli bir yatırım kalemi olduğundan doğru planlamak önemli, bu anlamda stratejik bir rol. Kendimi bu alanda geliştirmek için çalıştığım yerden de izin alarak yüksek lisans programına başvurdum.

Kimle çalışmak istediğimi araştırdım, Hacettepe Üniversitesi’nde Levent Öner’in kapısını çaldım ve Farmakokinetik/Biyofarmasötik Yüksek Lisansı yaptım. Daha sonra Sanovel İlaç’a Avrupa pazarına spesifik Yurt dışı Ruhsatlandırma pozisyonuna geçtim. Bir çalışma arkadaşımla birlikte, Avrupa İlaç Otoritesinde temel rolü olan Almanya, Fransa’nın da içinde olduğu 6 ülkede 11 ilacın ruhsatlandırılmasını sağladık. Bu süreçte Avrupa ilaç regülasyon ve kılavuzlarına çok daha hakim olma şansı elde ettim. Bu süreçte biyoteknoloji departmanına ruhsat dosyası kalite modüllerinin oluşturulması, klinik çalışmaların planlanması, klinik çalışma yürütecek firma seçimi gibi konularda destekler verdim. Daha sonra biyoteknoloji ekibine transfer oldum. Sonra Arven İlaç kuruldu ve Sanovel’in yüksek teknoloji ürünleri tamamen oraya aktarıldı. Biz de ekip olarak tamamen Arven İlaç’a geçmiş olduk. Orada Türkiye ve global otoritelere uyumlu dosya hazırlığında, klinik öncesi hayvan testlerinin yürütülmesinde, sonuçlandırılmasında görev aldım, klinik çalışmanın Avrupa’da başvuru ve takibini yürüttüm. 2019’da bir yapılanma sürecine gidildi ve Arven İlaç’ta Ruhsatlandırma, Klinik Araştırmalar, Farmakovijilans görevlerinin yürütülmesi için bir departman kurmak üzere görevlendirildim. O zamandan beri de bu alanda yönetici olarak direkt yönetim kuruluna bağlı çalışıyorum. 2.Biyoeşdeğerlik ve biyoteknoloji alanında oldukça bilgilisiniz. Aslında bizim de şuan merak ettiğimiz konulardan biri. Bize bu ilaçların gelişiminden, eczacının buradaki rollerinden bahsedebilir misiniz? Biyoeşdeğerlik, etkin maddeleri küçük kimyasal moleküller olan jenerik ilaçlar için geçerli bir tanım. Bir referans ilacın patent süresinin dolumundan sonra etkin maddesini alarak referans ilaç ile aynı uygulama yolundan vermek üzere yeniden formüle ettiğinizde ürettiğiniz ilaç jenerik ilaçtır. Jenerik ilaçta referans ürünün yaptığı tüm klinik çalışmaları yapmadan aynı etkililik ve güvenliliğe sahip bir ilaç ürettiğinizi iddia edebilirsiniz. Bunun için sizin formüle ettiğiniz ilaç ile referans ilacın insanda kullanıldıktan sonra belirli zaman noktalarında kandaki konsantrasyonlarına bakarak farmakokinetik profillerini çıkarırsınız, bu profilde belirli parametrelerin belirli aralıkta olması sizin ilacınızın referans ilaç ile biyoeşdeğer olduğunu gösterir. İlacın vücuda girdiğindeki davranışını karşılaştırırsınız “Nerede, yüzde kaç disolüsyona uğruyor, çeşitli ortamlarda çözünürlüğü nasıl, geçirgenliği nasıl?” gibi konuları değerlendirirsiniz. Sonuçlar belirli istatistiki aralıklarda ise farklı formülasyonda olsa bile siz aynı ilacı üretebilmişsiniz demektir. Vücuttaki etkililiğiniz ve güvenliliğiniz aynıdır, farklı bir davranış beklenmez. Biyoteknolojik ürün deyince ise etkin maddeleri çok daha kompleks ve büyük moleküller olan ürünlerden bahsediyoruz. Üretim süreçleri de çok komplekstir. Bir bakteriye ya da memeli hücresine bir proteini ürettirerek çoğaltır, daha sonra proteini hücrelerden kurtarır, saflaştırırsınız. Bu şekilde etkin maddeyi elde eder, daha sonra uygun şekilde formüle ederek bitmiş ürün elde edersiniz. Bu ürünlerde ürünün ve üretim prosesinin kompleksliği nedeniyle eşdeğerlik iddiası zordur, Komplekslik arttıkça değişkenlik artar. Dolayısıyla tamamen eşdeğer ürünleri yapmak mümkün değildir. Bu nedenle biyoeşdeğer değil, biyobenzer terminolojisi kullanılıyor. Bahsettiğimiz konuların birçoğunu eczacılık fakültesinde görüyorsunuz. Etkin maddenin sentezinden uygun formülasyon ile ürün haline gelmesine, farmasötik gelişimi, proses validasyonu, analiz metodlarının geliştirilmesi, validasyonları, stabilite gibi farmasötik teknolojide gördüğünüz her konunun ilaç endüstrisinde yeri var. İlacın gelişim yolculuğunda klinik öncesi veya klinik çalışma planlarken, tasarlarken farmakoloji bilmeniz gerek, Klinik çalışmalarda özellikle de eşdeğerlik ya da benzerlik araştırdığımızda istatistiksel bir değerlendirme yapıyoruz, dolayısıyla biyoistatistik öne çıkıyor. Diğer yandan ilacın gelişiminden üretimine, klinik çalışmalarından ruhsatlandırılmasına kadar geniş çerçevede gerekli temel eğitimi eczacılar alıyorken ne yazık ki endüstride eczacıları olması gereken yoğunlukta göremiyoruz. Benim kendi mezun olduğum grupta eksik olduğunu gördüğüm, endüstriye olan ilginin az olmasıydı. Ne yazık ki hala durum pek değişmedi, eczacı meslektaşlarımı olmaları gereken yerlerde göremiyorum. 3.Peki, neden jenerik ilaç? Jenerik ilaçlar; orijinatör ilacın birebir aynısı. Çünkü orada, kimyasal çok kompleks olmayan küçük bir molekülden bahsediyoruz. Kimyasal sentez yoluyla üretiliyorlar. Bir molekül keşfedildikten sonra patent süresinin dolumundan itibaren farklı firmalar o molekülü sentezleyebiliyorlar. Pek çok etkin madde üreticisi oluyor. Siz de bir bitmiş ürün üreticisi olarak o etkin maddeyi alıp formüle ediyorsunuz ve o sizin bir jenerik ilacınız olmuş oluyor. Hatta o etkin maddeyi farklı tedarikçilerden bile alabililirsiniz. Sizin orijinatör ilaç ile aynı olduğunuzu göstermenin klinik yolu da biyoeşdeğerlik çalışması. 4.Biyobenzer ürünün, jenerik üründen geliştirilme ve yatırım anlamındaki farklılıkları nelerdir? Bir kere çok daha kompleks ürünler ve geliştirme, üretim süreçleri çok daha karmaşık olduğu için sizin geliştirme boyunca her aşamada referans ürünle verilerinizi karşılaştırarak ilerlemeniz gerekiyor. Karşılaştırma yapabilmeniz için referans ürünü, o kompleks ürünü çok iyi bir şekilde karakterize edebiliyor olmanız lazım. Dolayısıyla onu karakterize edebilmek için analitik metotları çok iyi bir şekilde geliştirmiş, valide etmiş olmanız gerekiyor. Böylece hücreden itibaren etkin maddeyi siz geliştirirsiniz. Tüm bu etkin madde gelişimini ve karşılaştırılabilirlik çalışmalarını düşündüğümüzde biyobenzer bir ürünün ArGe yatırım maliyeti jenerik üründen katbekat fazla. Kalite çalışmalarına ek olarak ürünün etkililiğine ve güvenliliğine ilişkin yapılacak çalışmalar yine karşılaştırma çalışmaları olmakla birlikte ürünlerin serum konsantrasyonları üzerinden yapılan biyoeşdeğerlik çalışmalarından çok daha kapsamlıdır. Hatta klinik çalışmalar öncesinde hayvanlarda da preklinik dediğimiz çalışmalarla ürünün farmakokinetik, farmakodinamik, toksikolojik özelliklerini referans ürünlerle karşılaştırılır. Klinik çalışmalara baktığımızda molekülün komplekslik düzeyine bağlı olarak biyobenzer ürünlerin çoğu için hasta gruplarında etkililik güvenlilik verisi de istenebilir. Farklı tipteki biyoteknolojik moleküller için biyobenzerliğin hem kalite hem de klinik dışı ve klinik çalışmalarda nasıl araştırılacağını ortaya koyan global kılavuzlar mevcuttur. Bu kılavuzlar kapsamında kapsamlı ve detaylı; üstelik karşılaştırmalı çalışmalar yapmak gerekir. Bu nedenle klinik tarafta da yatırımınız jenerik ilaçtan çok daha büyüktür. 5.Arven İlacın Biyoteknolojik alanda çalışmalar yaptığını biliyoruz peki biyoteknolojik alanda Türk ilaç sektörü ne durumda? 2005 yılında Avrupa İlaç Ajansı EMA biyobenzerler konusunda ilk kılavuzu yayımlamış ve biyobenzer tanımı burada yapılmış. Türkiye sağlık otoristesi ise biyobenzerlere ilişkin ilk kılavuzu 2008 yılında yayınladı. FDA’den bile çok daha önce. Bu açıdan bakarsak geç kalınmış değil ama Türkiye’de ürüne dönüşüm geç oldu ve maalesef henüz arkası gelmedi. Henüz otoritemiz de rehber yayınlama ve gelişmeleri takip etme konusunda Avrupa İlaç otoritesi kadar aktif değil. Avrupa bu konu üzerine çok fazla kılavuz yayınladı. Farklı özellikteki, farklı gerekliliklerdeki moleküllere spesifik kılavuzlar yayımladılar ve bunları yıllar içinde biyobenzer üzerine tecrübe arttıkça güncellediler. Bu sayede de 2005 yılından beri çok fazla biyobenzeri ruhsatlandırabildiler. Aynı zamanda tüm dünyaya bu sürecin nasıl ilerlediğine dair kılavuzları oluşturmuş oldular. Arven İlaç biyoteknoloji yatırımına 2007 yılında başladı. Bu yatırım Türkiye’de hücreden itibaren bir biyobenzer ürün geliştirilebilmesine ilişkin bir yatırımdı. Hiçbir şey hazır gelmedi, personel yurt dışına eğitime gönderildi, araştırmalar yapıldı, hizmet alımları yapıldı, yıllar süren geliştirme çalışmaları sonucunda da ürün çıkarılarak 2016 yılında ruhsatlandırıldı. Türkiye’de hücreden itibaren geliştirilmiş ve ticarileşebilmiş ilk ve hala tek ürün Arven’in Fraven’i. Listelere baktığımızda çok sayıda imal biyobenzer ürün görüyoruz, bunlar çoğunlukla etkin maddenin içinde olduğu bulk ürünün, solüsyonun alınıp, Türkiye’de bir üretim tesisinde primer ambalaja, şırıngaya veya flakona dolumu ile üretilmiş ürünler. Ancak yatırım ve teknoloji transferi yapan birçok firma da var. Teknoloji transferi dediğimizde bu işi yurt dışında yapmış olan, teknolojiyi yurtdışında geliştirmiş olan firmalardan üretim teknolojisinin buradaki üretim tesisine transfer edilerek kurulmasından ve ürünün bu teknoloji ile üretilmesinden bahsediyoruz. Orijinal bir ilaç geliştirme konusu ise, biyoteknolojik ya da değil, yerli firmalar için finansal açıdan zor. Çünkü başarısız denemelerinizi de finanse etmeniz gerekiyor. Geliştirmenin her aşamasında, analitik testlerde, in vitro deneylerde hayvan çalışmalarında ve klinik çalışmalarda elenen moleküller var ve yurt dışındaki firmalar bu başarısız denemeleri de finanse edecek güce sahip. Türkiye’deki firmalar bu nedenle jenerik ya da biyobenzer ilaca yönelebiliyorlar. Biyobenzer yatırımı da jeneriğe kıyasla çok daha yüksek olduğundan yakın zamana kadar bu alanda fazla firmayı göremiyorduk. Ancak bu ilaçların yüksek teknolojiye bağlı olarak fiyatlarının da yüksek olması sebebiyle pazar paylarının gittikçe artıyor ve gün geçtikçe bu alanda dışa bağımlılık ülkeye büyük mali yük getiriyor. Hem ilaç firmaları, hem ilaç otoritesi, hem de devletin teşvik veren kurumları bu gerçeğin fakına vardı, şimdilerde de çok güzel yatırımlar ve gelişmeler duyuyoruz. Yani biyobenzer üründe aslında iyi bir yerde olduğumuzu söyleyebiliriz. Umuyorum ki, biyobenzerle ilgili bilgi birikiminin hem ilaç şirketlerince hem de değerlendiren otorite nezdinde artmasıyla daha güvenli bir ortam oluşacak ve yatırımlar daha da artacaktır. 6.Biyoteknoloji, yapay zeka, sürdürülebilirlik gibi geleceğe yön veren bir çok etken var. Bu konulardan hangileriyle ilgilenmemizi ve bilgi sahibi olmamızı önerirsiniz? Bunlar geleceğe yön verecek teknolojik terminoloji. Muhtemelen siz bu konuları benden çok daha fazla okuyorsunuzdur. Biyoteknolojiyi artık yakından takip etmemiz gerekiyor. Çünkü biyoteknolojinin pazar payı gittikçe büyüyor ve daha çok içinde olmamız gerektiği aşikar. Artık ilaç geliştirmekten bahsederken biyoteknolojik ilaç geliştirmekten bahsedeceğiz. Bu yüzden biyoteknolojiyi öğrenmenizi tavsiye ederim. Ama öncelikle şu an eğitiminiz boyunca ne alabiliyorsanız onu almanızı tavsiye ederim. Diğerlerini de istediğiniz kadar araştırıp okuyabilirsiniz. Önce kendi alanınızda ilaç geliştirmede birtakım konulara hâkim olun. Biyoteknolojik ilacın ne gibi farkları ve zorlukları olduğunu araştırmak için Avrupa’nın ve Amerika’nın çok sayıda kılavuzu var. Bunları araştırdığınız zaman bunlar, sizi fikir ve bilgi açısından farklı bir düzeye getirecektir. 7.Okul yıllarınıza dönelim biraz. Yüksek lisans yaptığınızı söylemiştiniz. Size ne gibi faydaları oldu? Bize de tavsiye eder misiniz? Endüstride çalışmak istiyorsanız yüksek lisansı kesinlikle tavsiye ederim. Hangi alanda yüksek lisans yapacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. Endüstri çalışanlarına ulaşıp danışın, okuldaki hocalarınıza danışın. Çalışacağınız alan ile ilgili olsun ya da olmasın, bir konuda araştırma yapmak, tez hazırlamak, sunum yapmak, zor ve öğretici şeyler, size çok şey katacağını düşünüyorum. Çalışırken yüksek lisans yapma şansı bulamayabilirsiniz, ben bu anlamda şanslıydım. O yüzden kendinizi en yüksek seviyede yetiştirip, endüstriye öyle girmek bana daha mantıklı geliyor. Benim yüksek lisans kararımı iş içerisindeki ihtiyaç belirlemişti. Hedefe yönelik yaptığım için de her açıdan çok verimli oldu. 8.Endüstri eczacısı olmaya nasıl karar verdiniz? Ben eczacılık fakültesine girerken de endüstride çalışmak istediğimi biliyordum. Eczane açacağım diye seçmedim eczacılığı. Mühendislik de okuyabilirim diye düşünüyordum ama ilaca ilgim vardı. Birçok ülkede İlaç Mühendisliği diye bir alan var. Aslında, farmasötik teknolojiye tekabül ediyor. Çocukluğumdan beri her konuda bizim ülkemizde neden yapılamasın sorusunu sorardım. Çalıştığım alanda da dışa bağımlılığı azaltacak bir katkı sunmayı isterdim. Tercihlerim ne şanslıyım ki bu arzuma hizmet etti. 9.Endüstri eczacılığında departman tercihi neye göre yapmalıyız? Çalıştığınız departmanın sizi çeken yönleri nelerdir? İlgi alanlarınızı belirleyin. Derslerden çıkarımlar yapabilirsiniz. O alanlarda kim nasıl çalışıyor araştırın, görüşün. Fakültede hocalarınızdan görüş ve bağlantı talep edin. Staj yapmak da kim ne iş yapar görmek ve hoşlanacağınız alanları kestirmek için güzel bir fırsat. Ayrıca ilaç konusunda “Nedir, nasıl yapılmalıdır?” anlatan pek çok regülasyon ve kılavuz var. Hem Türkiye otoritesi TITCK’nın, hem de global otoritelerin ICH, EMA, FDA’in web sayfalarını karıştırıp yayınladıkları kılavuzları incelediğinizde, ilginizi çeken, çalışmak isteyebileceğiniz alanlar belirmeye başlayacaktır. Buna lisans sırasında vakit ayırmak kolay olmayabilir, ama mümkün olduğunca merak ederek araştırdığınız zaman bu, sizi yönlendirecek şey olacaktır. Hatta mülakatlarda sizi yeni mezun olmanın ötesine taşıyacak, diğer adayların önüne çıkaracaktır. Ben ruhsatlandırmayı ruhsatlandırma departmanında çalışmaya başladıktan sonra öğrendim. Alanla ilgili birkaç derslik bilgi dışında bilgim yoktu. Endüstriyi tanımamıza imkan verecek sizin gibi öğrenci girişimleri yoktu. Hocalarımdan da endüstri konusunda yeterli bilgi alamamıştım. Ama başladıktan sonra ruhsatlandırmanın benim için doğru tercih olduğuna karar verdim. Ruhsat dosyasını öğrenirken dosya gerekliliklerini karşılamaya çalışırken, ilacın bir bütün olarak gerekliliklerini öğrenirsiniz. Konuyla ilgili yayınlanmış global regülasyonu kılavuzu inceler, ArGe Kalite Güvence, klinik araştırmalar gibi ilgili bölümlerle tartışırsınız. Patent konusunu takip edersiniz. Şirketinizin hukuk birimi, fikri haklar, finans, pazarlama birimleri ile iletişim işbirliği halindesiniz. Ruhsatlandırmanın sektörde dokunmadığı alan yoktur. Yönlendirici bir tarafı da vardır konumunuzun. Masa başı iş olarak görülse de hiçbir zaman bir rutin içerisine hapsolmaz. Bu dinamikliği, bu derece aktif ve önemli bir rol oynuyor olmak beni motive etmiştir her zaman. . Klinik araştırmalar da kendi içinde pek çok alt kırılımı olan detaylı bilgi birikimi ve araştırma isteyen bir alan. Bir ürünün etkililik ve güvenliliği ve veya klinik anlamda eşdeğerliğini/benzerliğini ortaya koymak için yapacağınız klinik planın verimliliği ürüne ilişkin araştırdığınız noktada anlamlı bir veri ortaya koymanın önemi açısından kritik. Dolayısıyla ürünün geliştirilmesi sürecinde en büyük yatırım kalemlerinden biri olan klinik araştırma yatırımının anlamlı bir şekilde yapılabilmesini sağlama açısından da stratejik bir öneme sahip. 10.Ruhsatlandırma departmanı nedir? Nasıl çalışır? Ruhsatlandırma; ürünlerinin ruhsat dosyalarının hazırlanması ve bu dosyaların otoriteler ile istişare edilmesidir. Otoriteler değerlendirir, size sorular iletir onları yanıtlarsınız. Ruhsat dosyası, ürünün günlüğü denebilir. Ürüne ilişkin her türlü bilgi ruhsat dosyasında yer alır. “Nasıl geliştirilmeye başlandı, hangi materyaller kullanıldı, nerelerden alındı, nasıl formülize edildi, nasıl analiz yapıldı, bu analitik metotlar nasıl geliştirildi, proses nasıl valide edildi?” gibi soruların cevabı yer alır. Bir ürünün etkin ve yardımcı maddelerden bitmiş ürüne geçiş yolculuğunu, farmasötik gelişimini, ürünün stabilitesini ve kalitesini, nasıl test ettiğinizi anlatan kalite bölümü, hayvan çalışmaları ve klinik çalışmalara yer veren bölümlerden oluşur ruhsat dosyası. Sonuç olarak Bakanlığa, benim ürünüm budur ve bu ürünü Türkiye piyasasına sunmak istiyorum diyorsunuz. Onlar da bu ürüne ilişkin bilgileri inceliyorlar. Her biri kendi alanında uzmanlaşmış olan çeşitli komisyonlar değerlendiriyor ve sorular soruyorlar, eksiklik bildiriyorlar. Siz uygun şekilde eksiklerin tamamlanması, soruların yanıtlanması ve hedeflenen sürelerde ürünlerin ruhsatlandırılmasından sorumlusunuz. Ruhsat aldıktan sonra da ruhsatın işi bitmiyor. Gerek teknolojik gelişmeler gerek de otoritenin sizden istediği bir takım değişiklikler olabilir. Ürünün yaşam döngüsü boyunca varyasyon dediğimiz çeşitli değişiklikleri yapmanız gerekir. Ürüne kalite anlamında yapılacak her türlü değişiklik, ruhsatlandırma süreci içerisinde otoriteden onay almanızı gereken konulardır. Bu şekilde ürünün yaşam döngüsünü siz yönetiyorsunuz. Ben ruhsatlandırmaya proje gözüyle bakıyorum. Aslında Ruhsatlandırma Uzmanı olarak siz proje yöneticisisiniz. Ürün de sizin projeniz. Ürün ile ilişkin her bir detayı doğru şekilde sunmak ve yeri geldiğinde savunmak durumunda olduğunuz için de ürüne ilişkin her bir detayın bilgi sahibi, fikir sahibi olmanız gerekiyor. Bunun için de araştırmanız, öğrenmeniz ve kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. 11.Üniversite yıllarına dönebilseniz neyi farklı yapardınız? Bunu düşünürken kendime çok fazla yüklenmemeye çalışıyorum. Ben derslerine önem veren bir öğrenciydim, bir seferde vermeye çalışırdım. Sosyal aktivitelerde de yer alırdım, tiyatro, TEGV gönüllülüğü gibi faaliyetlerim de oldu. Öyle olunca geriye gerçekten çok fazla zaman kalmıyor. Eğer ISPE gibi endüstriyi araştıran bir oluşum olsaydı kesinlikle bir ucundan tutardım diye düşünüyorum. Neyi farklı yapardım? Herhalde hocaların kapısını biraz daha fazla çalıp ‘’Benim niyetim bu ama kaybolmuş durumdayım, nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum.’’ gibi sorularla daha fazla yardım isterdim. Yol göstermelerini talep ederdim. Onun dışında yurtdışı stajını bir yıl öne çekerek endüstri stajını mutlaka yapardım, farklı departmanların çalışma sistemini görebileceğim bir staj programı talep ederdim. 12.Çalıştığınız firma hakkında ve size sağladığı olanaklar hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Çalıştığım firmada biyoteknoloji alanında çalışabilmenin başlı başına bir olanak olduğunu düşünüyorum. Yapmak istediğim işi yapıyorum. Onun dışında Sanovel ve Arven’i birlikte düşündüğümde, her zaman personele yatırım yapan, eğitimlerine önem veren bir firma oldu. Bu beni motive de eden bir durum. İş, fuar ve eğitim amacıyla çok sayıda yurtdışı seyahatim oldu. Kastettiğiniz yurtdışında çalışma olanağı ise Arven yüzde yüz yerli sermaye ile kurulmuş ve faaliyet gösteren bir şirket olduğu için yurtdışında bir merkezin olması durumu yok. Tabii ki küreselleşme arttıkça ve online sistemler ile uzaktan çalışma yaygınlaştıkça süreç değişebilir, gelişebilir. Bunu yaşadıkça göreceğiz. 13.14 yıldır ilaç sektöründe çalışıyorsunuz. Bu süreçte zorlandığınız çok fazla anlar da olmuştur. Eğer özel değilse bize en unutulmaz olanını anlatabilir misiniz ve bu sorunla nasıl başa çıktınız? Çalıştığım süre boyunca sürekli zorlayıcı bir yenilik, bir bilinmezlik, keşfedilecek yeni bir alan ile karşılaştım. Bana iş olarak verilen yeni alanlarda öğrenmem, öğrenmem için çokça araştırmam gerekti. Takip ettiğim, sorumluluk aldığım birçok konuda spesifik olarak yol gösterecek, birebir kılavuzluk edecek kimse olmadı. Kendi yolumu araştırarak bulmam gerekti, yaptığım işi ve kendimi geliştirmem gerekti. Özellikle biyoteknoloji alanında çalıştığım birçok ekip arkadaşım için aynı şeyi söyleyebilirim. Her zorluk öğrenmeye gelişmeye açılan bir fırsat.

bottom of page