
Beyin Araştırmacıları, Yüzyıllar Süren Araştırmalara Rağmen
Kadın ve Erkek Beyinleri Arasındaki Temel Farkları Bulamadılar
19. yüzyılda bilim insanı Samuel George Morton’un insan kafataslarının hacmini ölçmek için içine tohum ve kurşun döktüğünden beri araştırmacılar, insan beynindeki cinsiyet farklılıklarını araştırıyorlar. Gustave Le Bon, erkek beyinlerinin kadın beyinlerinden genellikle daha büyük olduğu keşfetti. Bu da Alexander Bains ve George Romanes’ın boyut farkının erkekleri daha zeki yaptığını iddia etmesine neden oldu. Fakat John Stuart Mill, bu kriterlere göre fillerin ve balinaların insanlardan daha akıllı olması gerektiğine dikkat çekti.
Böylece odak, beyin bölgelerinin göreceli boyutlarına kaydı. Frenoloji uzmanları; beynin frontal lob adı verilen gözlerin üstündeki kısmının zeka için en önemli bölge olduğunu ve erkeklerde orantılı olarak daha büyük olduğunu, frontal lobun hemen arkasındaki parietal lobun da kadınlarda daha büyük olduğunu öne sürmüşlerdir. Daha sonra nöroanatomistler, parietal lobun zeka için daha önemli olduğunu ve erkelerinkinin aslında daha büyük olduğunu savunmuştur.
20. ve 21. Yüzyıllarda araştırmacılar, beyinin daha alt bölümlerinde belirgin bir şekilde kadın veya erkek özelliklerini aradılar. Davranışsal bir nörobiyolog ve yazar olarak, bu araştırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü insan beyni çok çeşitli.

Anatomik beyin farklılıkları:
En büyük ve en tutarlı beyin cinsiyet farkı, üreme fizyolojisini ve davranışını düzenleyen küçük bir yapı olan hipotalamusta bulundu. Erkek kemirgenlerde ve insanlarda en az bir hipotalamik alt bölüm daha büyüktür.
Ancak birçok araştırmacının amacı, sadece üreme fizyolojisi değil, düşünmedeki cinsiyet farklılıklarının beyindeki nedenlerini belirlemekti ve bu nedenle dikkat, zekadan sorumlu büyük insan serebrumuna (beynin en büyük ve en üst kısmında bulunan merkezi sinir sistemi bölümü) çevrildi.
Serebrumda, hem ırk hem de cinsiyet farkı araştırmalarında hiçbir bölge, iki serebral hemisfer arasında sinyalleri taşıyan kalın bir sinir lifi bandı olan korpus kallozumdan daha fazla ilgi görmemiştir.
20. ve 21 yüzyıllarda, bazı araştırmacılar tüm korpus kallozommun kadınlarda orantılı olarak ortalamadan daha büyük olduğunu bulurken diğerleri sadece belli bölgelerin daha büyük olduğunu buldu. Bu fark büyük ilgi gördü ve bilişsel cinsiyet farklılıklarına sebep olduğu öne sürüldü.
Fakat daha küçük beyinler cinsiyetleri ne olursa olsun orantısal olarak daha büyük korpus kollozuma sahiptir ve bu yapının boyut farklılıkları üzerine yapılan çalışmalar tutarsızdır. Hikaye diğer serebral ölçüler içinde benzer, bu yüzden öne sürülen bilişsel cinsiyet farklılıklarını beyin anatomisi yoluyla açıklamaya çalışmak pek verimli değil.
Kadın ve erkek özellikleri tipik olarak örtüşür. Bir beyin bölgesi ortalama olarak bir cinsiyet farkı gösterdiğinde bile, tipik olarak erkek ve dişi dağılımları arasında önemli ölçüde ortaklık gösterir. Bir özelliğin ölçümü ortak çakışan bölgede ise, kişinin cinsiyeti güvenle tahmin edilemez. Örneğin, boyunuzu düşünün. Ben 1.57 metreyim. Bu size cinsiyetimi anlatıyor mu? Beyin bölgeleri de genellikle boydan çok daha küçük ortalamalarda cinsiyet farklılıkları gösterir.
Nörobilimci Daphna Joel ve meslektaşları, 1400'den fazla beynin MRI'larını inceleyerek, en büyük ortalama cinsiyet farklılıklarına sahip 10 insan beyni bölgesini ölçtüler. Her bir kişideki her ölçümün tayfın dişi ucuna mı, erkek ucuna mı yoksa orta uca doğru mu olduğunu değerlendirdiler. İnsanların yalnızca %3 ila %6'sının tüm yapılar için tutarlı bir şekilde "kadın" veya "erkek" olduğunu buldular. Diğer herkes bir belirsizlikti.

Doğum Öncesi Hormonlar:
Beyin cinsiyet farklılıkları ortaya çıktığında, bunlara ne neden olur?
1959 yılında yapılan bir çalışma, hamile bir kemirgene testosteron enjeksiyonunun, dişi yavrularının yetişkin olarak erkek cinsel davranışlarını göstermesine neden olduğunu ilk kez gösterdi. Araştırmacılar, prenatal testosteronun (normalde fetal testisler tarafından salgılanan) beyni kalıcı olarak “organize ettiği” sonucuna vardılar. Çok sonraki araştırmalar da insan olmayan canlılar için çok basitleştirilmiş olsa da bunun esasen doğru olduğunu göstermiştir.
Araştırmacılar, insan doğum öncesi hormon seviyelerini etik olarak değiştiremezler, bu nedenle doğum öncesi hormon seviyelerinin veya bunlara verilen tepkilerin interseks insanlarda olduğu gibi olağandışı olduğuna “tesadüfi deneylere” güvenirler. Ancak hormonal ve çevresel etkiler bu çalışmalara karışmıştır, beyin cinsiyet farklılıklarının bulguları tutarsız olmuştur ve bilim insanları insanlar için net sonuçlar ortaya çıkaramamışlardır.
Genler beynin cinsiyet farklılıklarına neden olur.
İnsan harici canlılarda doğum öncesi hormonları çoğunlukla beyin cinsiyeti üzerinde farklılıklara neden olabilirken, nedeninin doğrudan genetik olduğu bazı durumlar vardır.
Bu durum ilginç bir anolamaliye sahip hint bülbülünde çarpıcı biçimde gösterildi. Sağ taraf erkek , sol taraf dişiydi. İki tarafta aynı hormonal ortamda olmasına rağmen, şarkı söylemeyle ilgili beyin yapısı sadece sağ tarafta genişlemişti.(özellikle erkeklerde). Yani, beyin asimetrisine hormonlar değil, direkt genler neden olmuştu. O zamandan itibaren, genlerin beyin cinsiyet farklılıklarına direkt etkisi farelerde de bulundu.
Öğrenme beyni değiştirir:
Pek çok insan, insan beynindeki cinsiyet farklılıklarının doğuştan geldiğini varsayar, ancak bu varsayım yanlıştır.
İnsanlar çocuklukta çabuk öğrenir ve öğrenmeye devam eder. Ne yazık ki, yetişkinlerde bu durum daha yavaştır. Gerçekleri veya konuşmaları hatırlamaktan müzikal veya atletik becerileri geliştirmeye kadar, öğrenmek sinaps adı verilen sinir hücreleri arasındaki bağlantıları değiştirir. Bu değişiklikler çok sayıda ve sıktır ancak tipik olarak mikroskobiktir - bir insan saçı genişliğinin yüzde birinden daha azdır.-
Bununla birlikte, alışılmadık bir mesleğe ilişkin araştırmalar, öğrenmenin yetişkin beyinlerini çarpıcı biçimde değiştirebileceğini gösteriyor. Londra taksi şoförlerinin, şehirlerinin karmaşık rotaları, yolları ve önemli noktaları olan “Bilgi” yi ezberlemesi gerekiyor.

Araştırmacılar öğrenmenin, bir sürücünün hipokampusünü -yön bulmak için kritik olan bir beyin bölgesi- fiziksel olarak değiştirdiğini keşfetti. Londra taksi sürücülerinin posterior hipokampusünün sürücü olmayanlarınkinden milimetreler -sinapsların boyutundan bin kat daha- ile daha geniştir.
Yani insan beynindeki cinsiyet farklılıklarının doğuştan olduğunu varsaymak gerçekçi değildir. Öğrenmenin sonucu olarak da farklı olabilirler. İnsanlar; doğuştan yetişkinliğe kadar ebeveynlik, eğitim, beklentiler, fırsatlar gibi cinsiyete dayanarak farklı olan temelde cinsiyetlendirilmiş bir toplumda yaşamaktadır. Bu da kaçınılmaz olarak beyni değiştirmektedir.
Sonuç olarak; beyin yapılarındaki cinsiyet farklılıkları büyük ihtimalle genlerin, hormonların ve öğrenmenin karmaşık ve etkileşimli bir kombinasyonu nedeniyle olmaktadır.
Frenoloji kişinin kafasının şeklinden onun karakterini, kişiliğini ve suça yatkınlığını belirleme iddiasında olan bir teoridir.