BURAK ALTIN
1) Kendinizden ve şu an bulunduğunuz konuma gelene kadarki yaşadığınız yolculuktan bizlere bahseder misiniz ?
Kısaca anlatmam gerekirse Muğlalıyım, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetim sonrası deneyim kazanmak adına kısa bir dönem eczanede çalışıp sonrasında askerlik görevimi tamamlamak için ayrıldım. Döndüğümde ise eczane açmak istemediğimi, aynı sokak ve aynı mahallede yıllarımı geçirmek yerine öncesinde farklı tecrübeler kazanmak istediğimi fark ettim. Bu noktada fakülteden eski bir arkadaşım aracılığı ile Sandoz ile tanıştım ve sektördeki yolculuğum tıbbi tanıtım temsilcisi olarak Sandoz’da başladı. Genelde bir eczacının tercih edeceği bir başlangıç değil ama benim için işin mutfağından başlamak önemli ve aynı zamanda da keyifliydi. İlerleyen süreçte sahada başlamış olmanın bana çok fazla şey öğrettiğini ve değer kattığını söyleyebilirim. Bununla birlikte eklemek isterim ki bir eczacı olarak sektörde yer almakta bana her zaman değer katan noktalardan birisi oldu. Sandoz’da tıbbi tanıtım temsilcisi olarak başlayan yolculuğum Sandoz’da pazarlama departmanına geçmem ve daha sonrasında Vitabiotics’te pazarlama departmanına geçmem ile devam etti.
2) Neden eczacılık fakültesini tercih ettiniz?
Sağlık sektörüne ilgim vardı. Lise dönemine baktığımızda fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri veya sözel dersler var. Ben kimya ve biyolojiye meyilliydim. Çalışmaktan ve soru çözmekten zevk aldığım dersler onlardı. Tıp, diş hekimliği ve eczacılık sağlık sektöründe düşündüğüm seçeneklerdi. Tıp okumayı düşündüğüm bir dönem de oldu. Sınava girip sonucu değerlendirmek de kritik ama eczacılığı seçmemdeki neden hem bilimsel yönüyle güçlü bir meslek hem de eğlenceli diyebileceğim pazarlama ve satış yönü de olan, çok fazla ikili diyalog içinde olduğunuz bir alan olması. O nedenle eczacılığa yöneldiğimi söyleyebilirim.
3) Bize biraz üniversite hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Nasıl bir öğrenciydiniz? Üniversite hayatıyla ilgili bizlere vermek istediğiniz tavsiyeleriniz var mı?
Üniversite hayatım güzel ve eğlenceliydi aslında. Üniversite hayatında olması gereken de bence eğlenceli bir üniversite hayatı yaşamanız. Olabildiğince sosyalleşmeniz lazım, ben de farklı eczacılık kulüplerinde yer aldım. Onun dışında farklı eczacılık etkinliklerinde yer aldım. Üniversite içi ve üniversite dışı olarak baktığımda da tiyatro kulübü gibi farklı etkinliklere gitmeyi, buralarda bulunmayı genel olarak seviyordum. Fakülte olarak bakınca da biliyorsunuz eczacılıkta laboratuvarlara %100 devam her zaman gereken bir noktadır. Laboratuvar dışı günler de esnetebileceğiniz günlerdir. Benim de dersler bakımından esnettiğim zamanlar oluyordu ama tavsiye etmiyorum diyebilirim. Laboratuvarlara devamlılığım iyiydi ve genelde laboratuvar benim için eğlenceli bir zaman dilimiydi; kimya laboratuvarı olsun, farmakognozi laboratuvarı olsun... Benim ilgim de daha çok botanik ve farmakognozi kısmınaydı.
Öğrencilik dönemimde hem kulüplerde yer aldığım için aktiftim hem de ilgi alanım zaten sağlıkla ilişkili olduğu için derslerimi de seviyordum. Eğlenceli ve sosyal geçen bir öğrencilik hayatım oldu. Tavsiye olarak da verebileceğim bir kulübün içerisinde yer almanız, bu tür yerler aslında mezuniyet sonrasına da sizi hazırlıyor. Belki hiç farkında olmadan burada tecrübeler kazanıyorsunuz ve bu tecrübeler gerçekten çok faydalı oluyor. Onun dışında çok klasik ama çok da önemli olan İngilizcenizi geliştirmeniz önemli çünkü günümüz dünyasında iyi bir İngilizceye sahip olarak üniversiteden mezun olmak her zaman +1 puan katacaktır size.
4) Endüstri eczacısı olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
Dediğim gibi ilk etapta benim aklımda endüstri eczacılığı yoktu. Net bir çizelgem yoktu. 1., 2. veya 3. sınıftayken nereye gideceğimi netleştirmemiştim. Eczane stajlarımı yaptım, hastane stajımı yaptım. Endüstri stajı yapmadım. Hiçbir endüstri stajım veya bir firmada stajım olmadı. O yüzden bilgi sahibi olmadığım bir alandı ki bence kötü bir durum. Sizin şu an yaptığınız iş o yüzden çok değerli, çalışmadan önce gideceğiniz sektörle ilgili bilgi sahibi olmak önemli. Oraya yönelimim aslında FarmAkademi kulübünde çok yakın arkadaşımın, Lily’de staj yapmasıyla başladı. Birkaç farklı ilaç firmasında ve global ilaç firmalarında staj yapmıştı. Mezuniyetten sonra onunla yaptığım bir konuşma, sektörü bana anlatması ve benim mantıklı bulmamla başladı her şey. Çünkü bu sektör ister istemez kendinizi geliştirmeye de iten bir dinamiğe sahip. O konuşma ve ikna sonrasında yöneldiğim bir alan oldu endüstri eczacılığı. Çünkü endüstri eczacılığı dediğimizde de departman departman ayrılıyor ve hepsinin farklı bir çalışma düzeni olduğu için hangisine yöneleceğinizi seçmeniz de çok değerli. Ben pazarlamaya yönelmeyi seçmiştim. Çünkü fakülteye girerken neden eczacılık dediğinizde de aslında hem bilimi konuştuğunuz hem de burada ikili diyaloğun olduğu, müşteriyle ilişkinin olduğu, pazarlamanın olduğu bir alan olması sebepti. O yüzden daha eğlenceli, daha aktif, interaktif bir alan olduğu için eczacılıktı benim için. Departmanlar arasında baktığınızda da pazarlama bana bunu en çok veren departman oldu. Bilimsel bir alt yapınızın olması pazarlamada çok değerli. Pazarladığınız ürüne hakim olmanız lazım. Pazarlama yaptığınızda da her zaman daha yaratıcı bir bakış açısına sahip olmak ve daha eğlenceli işler yapmak beraberinde geliyor bu departmanın sorumluluklarında. O yüzden keyifli bir nokta. Başladıktan sonra severek devam ettim, ayrılmayı da hiç düşünmedim diyebilirim.
5) Bir eczacı olarak hem satış alanını, hem pazarlama alanını deneyimlemişsiniz. Bu alanlarda eczacılık bölümü mezunları dışında pek çok farklı bölümden mezun insanlar da çalışabiliyor ancak eczacılık mezunu biri olarak sizin için artıları ve eksileri neler oldu?
Öncelikle ben eczacılık fakültesi mezunu olarak pazarlama departmanında çalışıyorum ancak ben örgün eğitimde pazarlamayla ilgili herhangi bir eğitim almadım. Fakültede bize bu tarz şeyler öğretilmiyor, daha çok bilimsel bir altyapı oluşturuluyor, ticaret eğitimi verilmiyor. Fakat örneğin bir eczane açtığınızda da küçük bir işletmeyi yönetiyorsunuz. Pazarlama aklınıza gelebilecek bütün sektörlerde yapılıyor ama ilaç sektöründeki pazarlamada, eczacı olmanın her zaman büyük bir artısı var çünkü ürüne hakimsiniz. Pazarlama demek dışarıya bu ürünü aktarıyor olmak demek. İlaçtan bahsettiğimizde hitap ettiğiniz kitle doktorlar, eczacılar, diş hekimleri olacak. Sağlık profesyonelleriyle iletişim halindeyken, eczacı olmak büyük bir değer katıyor çünkü bakış açınız bir noktada ortak oluyor ve karşınızdaki kişi sizi daha yakın ve güvenilir buluyor. Bu alanda pazarlama ve medikal gibi iki farklı departman var biliyorsunuz. Bu departmanlarda pazarlamacı, çoğu zaman sadece pazar durumu terimlerine hakimdir ve Medikal departmandan destek alarak süreci ilerletir. Ama siz eczacı olduğunuzda, Medikal departmandan birinin bilgilendirmesi olmasa dahi kendi medikal bilginizle karşınızdaki kişiye güven verip ikna edebiliyorsunuz. Pazarlamada olduğunuzda Satış departmanına eğitim veriyor konumunda oluyorsunuz. Satış departmanına verdiğiniz eğitimde pazarlamayı anlattığınızda da mutlaka ürünle ilgili sorular size geliyor olacak. Medikal altyapıya sahip olmak sizin verdiğiniz eğitimlerde daha fazla kabul görmenizi sağlıyor. Bu durumda eczacı olmanın büyük bir artısı var. Her eczacı, iyi pazarlama yapar mı? Hayır. Eczacı olmak, pazarlamaya değer katar mı? Evet.
6) Neden şu anda çalıştığınız firmayı tercih ettiniz? Biraz anlatabilir misiniz? Bu firmada çalışmanın artıları ve eksileri nelerdir? Zannediyorum ki Vitabiotics daha çok vitamin ağırlıklı bir firma, biraz daha bizi bilgilendirir misiniz?
Sandoz İlaç’ta dört sene çalıştım. Orada ilaç tarafını deneyimleme şansım oldu. İlaçtaki etki alanınız ve hareket alanınız çok net sınırlarla belirlidir. Biliyorsunuz ki herhangi bir eczane reklam yapamaz, herhangi bir ilacın reklamı yapılamaz. Sağlık mesleği mensupları ile aranızdaki iletişimi yönetiyor oluyorsunuz. Burada edindiğim tecrübe sonrasında farklı bir alanda da tecrübe edinmek isteyerek vitamin-mineral alanında yer almak istedim. Çünkü burada tüketiciyle de kurduğunuz iletişim var. Son dönemde biliyorsunuz birçok vitamin firmasının reklamı televizyonlarda veya internette yayımlanıyor. Vitabiotics firmasını tercih etme sebebim de, eczacı olduğunuz zaman her şeyin altındaki bilimsel noktaya da bakmak istiyorsunuz ve ikna olmadığınız, güvenmediğiniz ürünlerle hiçbir zaman çalışamazsınız. Bir eczacının ikna olabilmesi için de her zaman bilimsel veriler lazım. O ürün hakkında sizi net olarak konuşturacak şey, ürün hakkındaki klinik çalışmalardır. Vitabiotics bu noktada 50 yıllık ve 50 yılını tamamen vitamin ve minerale ayırmış bir firma. Birçok ürünü ile de klinik çalışma gerçekleştirmiş. Bu beni en çok cezbeden noktalardan biriydi. Etik çalışma anlayışı da buradaki kritik noktalardan bir tanesi. Bunlar Vitabiotics’e girişimdeki en büyük etmenlerdi. Burası da benim için biraz öğretici bir nokta oldu. Şu an bilmiyorum size anlatıyorlar mı ama fakültede çok fazla vitamin, mineral ile ilgili şey öğrendiğimi hatırlamıyorum. Daha fazla ilaç üzerine gittiğimizi hatırlıyorum ama baktığımızda fitoterapi diye bir uzmanlık alanı var ve bitkisel içeriklerden yapılabilecekleri konuşuyoruz. Aslında bir mineralin, bir vitaminin neler yaptığını biliyor olmak, belki ilaçtan daha büyük bir alana hâkim olmak demek. Beni etkileyen faktörlere şunu da eklemek isterim ki Vitabiotics firmasının CEO’su da bir eczacı.
7) Sizce bu sektörde yer edinme ve iyi yerlere gelmesi sürecinde sizi hangi özellikleriniz öne çıkardı? Bu noktaya gelmek isteyen arkadaşlarımızın edinmesi gereken yetkinlikler ve kendini geliştirmesi gereken alanlar nelerdir?
Eczacı olmak ön plana çıkmanız için bir artı, değerli bir şey, çünkü sağlık sektöründesiniz ve eczacılık fakültesinden mezun oluyorsunuz. Doğru kullanılırsa bu önemli bir artıdır. Her eczacı başarılı olacak diye bir şart yok burada. Dediğiniz gibi birçok farklı sektörden gelip çok iyi işlere imza atmış insanlar sektör içerisinde şu anda yer alıyor. Onun dışında tavsiye olarak İngilizce genelde gündeme gelecek noktalardan bir tanesi. Çünkü uluslararası firmalarda çalışacaksınız veya yerel bir firmada çalıştığınızda o firma uluslararası düzeye ulaşmayı hedefliyor olacak. Bunun yanında takip edeceğiniz bütün çalışmalar, bütün güncel veriler İngilizce datalar olacak, o yüzden İngilizce hakimiyeti çok değerli.
İkincisi yine kritik noktalardan biri kendini ifade etme yeteneği, diyalog kurabilme yeteneğiniz. Özel sektör zor olabilir kimileri için, dediğiniz gibi rekabet burada her zaman söz konusu. Pazarlama adına konuşursam da birçok farklı departmanla ikili ilişki yürütüyor olmanız lazım. Çünkü günün sonunda en azından 10 farklı departmanla çalışıyor olacaksınız. O yüzden ikili diyaloglar ve kendini ifade etme yeteneğinin iyi olması çok önemli. Sizin bulunduğunuz organizasyonlar, yaptığınız röportajlar, projeler de sizi ister istemez farklı kişilerle diyalog kurmaya itiyor bu yüzden bu alanı siz farkında olmadan bile arka planda geliştiriyorsunuz. Bilimsel hakimiyeti çok güçlü olabilir birinin ama o bunu aktaramadıktan sonra hiçbir faydası yok. O yüzden ikili diyalogları geliştirmek burada kritik noktalardan bir tanesi. Sosyal bir üniversite hayatı geçirmiş olmak, bunu geliştirecek ana etkenlerden bir tanesi. Burada ön plana çıkabilecek başka bir şey günceli takip etmek; çünkü ister istemez bir işe girdiğinizde ilk başta büyük bir şevkle giriyorsunuz. Belli bir zorluğu karşınıza almış oluyorsunuz, bunu aşmak istiyorsunuz ve ister istemez 3-6 ay sonra bir konfor alanı oluşturuyorsunuz. En kritik noktalardan biri, oluşturduğunuz konfor alanının dışına çıkmazsanız hep orada kalmak istersiniz. Bu sizi artık sabit tutmayıp daha da aşağı çekecektir ve körelmeye başlarsınız. O yüzden günceli takip etmek, bu sektör sağlık sektörü ise, sağlıkla ilgili günceli takip etmek her zaman “Nasıl yeni bir proje üretebilirim, neyi farklı anlatabilirim, neyi farklı yaparsam aslında sorumlu olduğum ürünü biraz daha ön plana çıkarabilirim?” gibi bir düşünce tarzına sahip olmak lazım. Konfor alanı oluşturduğunuzu fark ettiğiniz anda terk edin. Bu noktada kendinizi zorlamanız gerekiyor.
8) Eğitim hayatınızda veya şu anki çalışma sürecinize kadar uzanan süreçte farklı yapmak, değiştirmek istediğiniz bir şey oldu mu?
Ben üniversiteden mezun olduğumda İngilizcem vardı ama çok üst düzey değildi. Belki mezun olduğumda o seviyede mezun olsaydım sektörde daha hızlı ilerlememi sağlardı veya daha farklı olanakları önüme getirirdi. Sonrasında bunun üzerine düşüp geliştirdiğim için belki orada bir zaman kaybı yaşamış olabilirim. Onun dışında değiştireceğim çok bir şey olmaz. Mesela sahadan başladım, sahadan başlamayayım gibi bir seçenek istemezdim. Sahadan başlamak benim için keyifliydi. Ayrıca yine Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okurdum diye düşünüyorum.
9) Elbette çok yoğun bir iş temposu ile çalışıyorsunuzdur ve aynı zamanda iş dolayısıyla sık sık seyahat ediyorsunuz. İş hayatınız ile sosyal hayatınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?
Tek başıma seyahat etmeyi, iş dışında da seviyorum bu yüzden bu nokta benim için pozitif bir nokta. Yoğun bir iş temponuz oluyor tabii ki ama bence burada kritik nokta mesai saatinizde işinize odaklanmak ve işinizi bir çizelgeye oturtmak ve kendi deadline'larınızı oluşturabilmek oluyor. Bunu yaptığınızda iş-yaşam dengesini oluşturabilirsiniz. Bulunduğunuz firmanın çalışanına verdiği değer de bu noktada kritik. Bence girmeyi düşündüğünüz firmanın kültürünü öncesinde bilmek önemli.
10) Bize çok etkilendiğiniz 1 kitap ve 1 film önerebilir misiniz? Ya da özellikle kitaplarını okumaktan, filmlerini izlemekten zevk aldığınız yazar ya da yönetmen var mıdır?
Hakan Günday’ın kitaplarını okumaktan çok keyif alıyorum. Bilmiyorum, hiç okudunuz mu? Onun dışında klasik olanlar Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarları da seviyorum. Kitap olarak ilk “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nü önerebilirim, kitabın çok güzel bir bakış açısı var. Hani o gözle okuduğunuzda, pazarlama için bile bir şeyler çıkarabiliyorsunuz. Hakan Günday’ın “Az” diye bir kitabı vardı, beni etkileyen güzel kitaplardan bir tanesiydi. Bu arada kitapların ikisini de ben okumadım, Sesli Kitap’tan dinledim. Ama okumuş kadar etkiledi ve kitaplara gayet hakimim. O da alternatif bilginiz olsun, kitap dinlemek de keyifli olabiliyor. Kendi sesinden, daha güzel seslerden dinleme şansı buluyoruz. Film konusunda sektörle tamamen alakasız ama benim çok sevdiğim, aşığı olduğum “Yüzüklerin Efendisi” serisi var. İzlemeyenler için önermek isterim. Çok sevdiğim, kitaplarını okuduğum, arka planını çok araştırdığım bir seridir. “Tolkien'in kitapları yazarken esinlendiği nokta neydi? Tolkien'in hayatı nasıl?” diyerek içine düştüğüm bir nokta. Sektörle alakasız o yüzden “Bana bunu kattı, o yüzden işimde iyiyim.” diyebileceğim bir konu yok. Ancak çok sevdiğim bir film o yüzden önermek istedim.